5 Eylül 2009 Cumartesi

Bildiğin İstanbul

"Sokağın Dili, Bildiğin İstanbul" serisine başladığımda – ki daha başladığımı bile bilmiyordum - İstanbul’da yaşamıyordum. Günübirlik ya da birkaç günlük İstanbul ziyaretlerimde çektiğim çalışmalar vardı. İstanbul’a ilk defa gelen insanların uğramadan dönmedikleri bilindik mekanların fotoğraflarıydı bunlar. Bu seriye devam etmeye isteğim, İstanbul’un ne kadar fotoğraflanırsa fotoğraflansın her gözün başka bir şey bulduğu bi şehir olduğunu hissetmemle başladı sanırım. Ben de hep ilk kez gelmiş gibi bakmaya çalıştım, çalışıyorum…

Yaklaşık 2 yıldır İstanbul sokaklarını fotoğraflıyorum... Sanırım bu benim için hayat gailesini unutup hayata karışma, stresten arınma aracı. Anlık değişen ışıkla farklılaşan sokağı ve insanların farklı ruh hallerini fotoğraflayarak hem “o an” ı hem de kendi zamanımı durdurmuş oluyorum…

Ben farklı olanı kaydedebilmek için basıyorum deklanşöre, bu bazen tezgahtaki balığa gözünü dikmiş bir kedi bazen de midye tezgahından görünen büyülü manzara oluyor, bunlar sadece akla gelenler... Yakalanmamış kareler hala sokakta.

Sokağın dili bildiğin İstanbul aslında bir olasılıklara açık olma durumu... Çünkü orası İstanbul çünkü orası sokak...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder